Söylemeden önce söylediklerime dikkat etmiyorum. Hiç düşünmeden ortaya bir şeyler atıyorum, neredeyse “kelime kusmuğu” dedikleri Mean Girls’teki sahne gibi. İtiraf etmekten çok daha fazla bahane buluyorum. Doğru kelimeleri seçmediğimi biliyorum ve her zaman söylenecek doğru şeyi söylemiyorum. Aslında, söyleyecek doğru şeyi nadiren biliyorum. Bir şeyler söylerim ya da düşünmeden yaparım. Etrafımdaki herkesi nasıl etkilediklerini anlamıyorum.
İyilik istediğim insanlara iyi karşılık veremiyorum. Bazen unutkan biriyim. Bu bir bahane değil, ama doğru. Ne zaman yaptığımı bilmiyorum ama. Sonunda düşündüğümde, aşırıya kaçıyorum.
Endişem çoğu zaman beni en iyi şekilde ele geçiriyor. Harika şeyler yapabileceğimi biliyorum. Zekamdan şüphem yok; Bazı şeylerde iyi olduğumdan şüphem yok. Çok fazla düşünüyorum ya da çok az düşünüyorum. Keşke aramda bir şey olsaydı, ama nadiren var.
Belki de kötü adam benim. Ne yaptığımı düşünmüyorum, diğer insanların nasıl hissettiğini, çok geç olana kadar zor olduğumu anlamıyorum. O zamana kadar insanlardan faydalandığıma inandım.
Kasıtlı olmayabilir-Ben kesinlikle iyi bir insan değilim. İşlerin yürümesini bekliyorum. Mantıklı olmadan önce duygusallaşıyorum. Mantıklı bir düşünür olduğumu iddia edebilirim ama değilim. Benimle ilgili her şey duygusal çığlıklar atıyor. Aklım bile bana çok duygusal olduğumu bağırıyor.
Eğer çok duygusal değilsem, bir hiçim. Doğru düzgün düşünmüyorum, yanlış zamanlarda uyuyakalıyorum, doğru şeyleri yapmam, sevgi dillerinin fiziksel olduğunu bilsem bile nadiren fiziksel olarak insanlar için varım. Ne diyeceğimi ya da ne zaman söyleyeceğimi bilmiyorum. Korktuğumda kaçarım.
İnsanları benden uzak tutuyorum çünkü yeterince uzaktalarsa bana zarar veremezler. Sevdiğim insanları bir kol uzağından korumakla suçlandım ve bunu her zaman inkar edeceğim. Ne zaman yapacağımı bilmiyorum ama geriye baktığımda görüyorum. Bencilce ama bilinçaltım kendimi korumaya hazır.
İnsanlar gittiklerinde ya da yakın olduklarında, alevler içinde kaldığından emin olmak için her türlü çabayı göstereceğim. Sonra oturup köprünün yanan alevlerini izleyeceğim. İnsanları kırdığımı biliyorum ve bunun için ağlayacağım. İnsanların bilmesi gerekenden daha çok ağlıyorum. Buna sebep olan ben olsam da, biri benden her uzaklaşışında canım yanıyor. Ben buna neden oldum- Ben onları gitmek için yeterince sert ittim.
Kalmalarını istediğimi biliyorum ama gitmek istediklerine dair bir işaret ya da asılsız bir suçlama olduğunda kendimi onlar için savaştıramam. Onlar için savaştığımda, kelime kusmuğa geri dönüyor. İnsanları gazla aydınlatmakla suçlandım. Kendimi açıklamaya çalışacağım. Biri beni böyle bir şeyle suçlarsa, sinirlenirim. Duygularım kontrolü ele alıyor.
Artık üzdüğüm o küçük kız bile yok. Kendimi düşünerek dünyanın en güzel kızını üzdüm. Ezgiden de buradan özür dilerim. Onlar gider, ben de kendimi yalnız bulurum. Onların gittiğini görmek acı veriyor, ama buna değer mi? Nereden bileyim ki? Buna değer mi bilmiyorum. Bazen gittiklerinde daha hafif hissediyorum.
Sanki öyle olmadıklarını bildiğim de tek kullanımlıkmış gibiler. Daha sonra onları özleyeceğim; Her zaman yaparım. Onlar gidene kadar birini ne kadar özleyeceğimi asla bilemem. Onlar gittikten sonra, hayatım devam ediyor, hayatları devam ediyor ve nerede olduklarını bilmiyorum.
Keşke nerede olduklarını bilseydim. Kurban olduğumu sanmıyorum ve onları kötü adam olarak resmetmeyeceğim. Bazı durumlarda kötü adam olduğumu biliyorum. İnsanları incittim. Başka ne yapabilirim bilmiyorum ama bazı arkadaşlıklarımda kötü adam olduğumun farkındayım. Kim olduğumu geliştirmek için her şeyi yaparım.
Tüm yapabildiğim bu-geçmişten notlar almak ve kötü adam olduğunu kabul etmek, ben kötü bir insandım, ve kendimi affedebilir daha iyi bir insan olmak için çabalayabilirim.