Hikayelerde karakterleri ve koşulları tanımlamak için çizilen net çizgiler vardır;
ne olduklarını
ve ne olmadıklarını gösterir.
Ancak gerçek hayat incelikli ve esrarengizdir;
çizgiler bulanık ve kafa karıştırıcı,
koşullar belirsiz ve sonuçsuz,
insanlar sürekli değişir.
Belki de bu yüzden hepimiz bu kadar endişeliyiz.
Belki de bu yüzden hepimiz umutsuzca doğum çizelgelerimize tutunuyoruz ve takıntılıyız
Bazı şeyler bir şeyleri açıklayabilir mi?
Her şeyi açıklayacak bir şeye ihtiyacımız var.
Neyin ne olduğunu söyleyecek bir şeye.
Ama o kadar basit değil, değil mi?
Dünya, bireyler değil, bir bütün olarak toplum – kim ya da her ne ise – şüphe doğurur. Kendinden şüphe etme.
Kim ve ne olduğumu tek başıma biliyorum;
Sadece dünyayla paylaştığımda kendimi sorgulamaya başlarım.
Açıklayamasam bile kim olduğumu biliyorum.
Görmesen, inanmasan ya da anlamasan bile.
Her şeyi etiketlemeye çalışmaktan
vazgeçelim.
Kendimizi bu kutulara hapsetmeyi bırakalım.
Ne hissettiğinizi hissetmek için bir bahaneye ihtiyacınız yok
atanmış kişilik özelliklerinizden
bağımsız olarak her an olduğunuz gibi olun.
Şimdiye kadar yaşadığınız her deneyimin doruk noktasısınız;
Bu noktaya kadar size söylenen her kelime,
sadece kafanızdaki değer vermeye karar verdiğiniz düşüncelerle değiştirilmiştir.
Bu nasıl kategorize edilebilir ki?
Kısa görüşlü insanların denizinde dimdik durun.
Korkak bir kitle karşısında cesur olun.
Sen ol. Siz olun. Her zaman sen ol, siz olun.
Her şeyi kendinize göre değiştirin ve yaşayın.
