Kendi huzurumu özlüyorum; 10 dakika geç kalmanın umurumda olmadığını özledim. İşler yolunda gitmediğinde dünyanın sonu gibi hissetmediğimi.
Ne kadar kolaydı, aklımdan geçen düşünceler olmadan uyurdum. İşlerin nasıl olmasını istediğimi ve akışına bıraktığım günleri.
Pek çok şeyi umursamamamı ve o kişinin ya da bu kişinin hakkımda ne düşüneceğini düşünmememi özledim.
Kimseye kanıtlayacak bir şeyim yokmuş gibi hissetmeyi özlüyorum. Ben sadece bendim ve bu yeterliydi. Başkalarının benim hakkımdaki görüşlerinin önemli olmadığını özledim.
Yavaş uyandığım sabahlarımı özlüyorum. Yavaş konuşma şeklim, yavaş yürüme şeklimi ve yavaş yaşama şeklimi.
Son teslim tarihleri boyunca paniğe kapılmamayı, geleceği düşünmememi ve her şeyin yoluna döneceğine inanmayı özledim.
Hayatın nasıl daha basit ve daha kolay yaşanacağını, her şeyin aşırı düşünmenin ve aşırı analizin ağırlığıyla nasıl eşlik etmediğini ve zihnimin her durumdan önce farklı senaryolara sahip olmadığı günleri özlüyorum.
Eski halimi, soğuk halimi özlüyorum. Ben böyle bir şey için endişe hissetmedim. Kendi düşünce okyanusunda boğulmak gibi hissetmeyen daha sakin halimi özlüyorum.
En kötüsü de, ne kadar güzel bir şeyim olduğunu ve onu kaybedene kadar bu ruh haline sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu fark etmemiştim. Böyle güzel bir şeyi nasıl kaybettim ve nasıl geri alacağımı bilmiyorum.