Okuldan erken mezun oldum ve 20 yaşında tam zamanlı çalışmaya başladım. O zamanlar, 10 senedir tanıştığım iki iş arkadaşım da bana aynı tavsiyeyi teklif etti: Çalışmak iyi oluyor. Çalışınca hayat daha kolay olur.
Kendi kendilerine söyleyebildikleri, istedikleri zamanda boş konuşma yetenekleri vardı: 20’li yaşların başında, hayatınızın en özgür ve heyecan verici zamanları olacak beklentisi, aslında bazılarının en korkutucu, en zor ve en belirsiz zamanları… ve bu durumda başarısızlık hissetmemelisin.
20’li yaşların başlarına romantikleşen insanlar, ilişki konusunu ele aldıklarında hayatlarına bir zorluk daha koyarlar. Her insan ilişkisi olsun ister. Bu istek, 20 yaşlarında daha da belirleyici bir şekilde ortaya çıkar. Hele ki üniversite yıllarında. İlişkiler, zor olan hayatınızı daha da zora sokar. Nasıl mı? Başınıza, terk ediliş sıkıntısı, kavgalar ve doğabilecek bir sürü sorunun sıkıntısını açar. Bu, düşünme yeteneğinizin artık patlama noktasına gelmesini sağlar. Hayat zorlaşır, ilişkiler biter ve kalakalırsın. Dünya ve insanlar acımasızdır.
“20 yaşlarımız yetişkinliğin tanımlayıcı on yılıdır. Hayatın en belirleyici anlarının % 80’i yaklaşık 35 yaşına kadar yaşanıyor. Hayatının zorlaşmasınının üçte biri kariyerinin ilk on yılında gerçekleşiyor. Türkiye’den dışarı çıkacak olursak. Amerikalıların yarısından çoğu evlenmekte ya da 30 yaşına kadar sevgilisi ile birlikte yaşamaktadır. Kişiliğimiz 20’li yaşlarımızda hayatımız herhangi bir günde değişebilir. Kadın doğurganlığı 28 yaşında zirveye ulaşıyor. Yetişkin gelişimine gelince, gelişim aldı başını gidiyor. ”
Bu bir fikir değil, yılların veri ve analizinin özeti. Eğer gerçekten hayatın boyunca oturursan, hayat sizi üzer. Bunu ciddiye almalısın. 20 yaşlarımız zordur fakat amaçlarımıza odaklanma yaşımızdır.
Bu yılların ne kadar zorlu baskı oluşturduğu, başlangıçta ne yaptığınızı bilmediğiniz gerçeğidir. Ve hayat hakkında hala bilmediğimiz şeyler var. Nerede yaşayacağınızdan emin değilsiniz, hangi kariyerin peşinden gideceksiniz?, bu kariyer hayatında işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorsun. Bir dizi ayrılık arasındasınız. Her zaman bir çıkar yol vardır. Ne kadar cevapsız soru bıraksakta, hayat bize doğru cevaplar vermemiz için süre tanımıyor. Sen olacağın kişi oluyorsun ve aynı zamanda olduğun kişiyi sevmenin bir yolunu bulmaya çalışıyorsun.
20’Lİ Yaşlarda hayat amacınızdan da farklı olarak ilişki sorunları da çıkar. Hedeflerinizi engelleyen bir ilişkiye maruz kalmış olabilirsin. Mutsuz, kırgın ve psikolojin bozulmuş olabilir. Anca, hayat sana zaman tanımıyor, bunu söylemiştik değil mi? Bence bu süreçte seni terk eden, üzen ve kıran insan için çok fazla zaman harcadığını düşünerek ayağa kalkmalısın. Ayağa kalkmalısın ki, hayat sana başka acılarla gelmesin. Değil mi?
Gerçek şu ki hayat kolaylaşmıyor, sen akıllanıyorsun.
Sonunda, ayrılacağınızı hayal edemediğiniz birini bulursunuz, ve o seni terk eder, hayat kurmakta kararlı olduğun insan gitti. Ne oldu? Eriyip giden bir hayalin elinde kaldı. Ama bu zamanlar akıllanmış olacaksın. Yaşadın ve gördün. Zor olan bir sorunu atlatmayı biliyorsun. Bu sorunu gidermek için yapabileceklerini biliyorsun. Hayat kolaylaşmadı, sen akıllandın.
Ama çoğunlukla, 20li yaşlarınızın size öğrettiği şey, daha iyi hissettiğinizde hayatın daha kolay hale geldiği hissini vermesidir. İnsanlarla nasıl ilişki kurulacağını bilerek insanlara yaklaşımını belirli bir şekilde yapıyorsun. Biraz dinlenebileceğin zaman iş daha kolay olur. Ego, üstünlük ve başarıdan sonra gösteriş yapmak olmadığında, rekabet daha az tehditkardır.
Öldüğünüzü fark ettiğinizde hayat daha keyifli olur (henüz bilmiyorum bende bunu), başarısız olmayacaksınız (her zaman başarılı olacağın bir dünya), sen (birçok yönden) aşkı bulacaksın. Ve unutmadan şunuda ekleyeyim, büyümek çoğu zaman, doğru olanı gerçekleştirmenin bir etkisidir.