Alien: Isolation
Korku Oyunu Sevenlere: Alien: Isolation
Yıllarca oyunlarda üzerimize nereden geldiği bilinmeyen yaratıkları öldürmek için göreve gönderilen özel kuvvetler ekibinde yer aldık. Verilen emir her ne olursa olsun sorgulamadık, layıkıyla yerine getirmek için gözümüzü budaktan sakınmadık. Bu görevleri yerine getirirken ölüm bizi korkutamadı, büyük kayıplar vererek büyük acılar yaşadık. Her şey, gezegenimizi bu hilkat garibelerinden uzak tutmak adına yapıldı. Peki bir asker olarak değil de, bir bilim adamı olarak bu projenin içinde yer alsaydık ve işler bir anda tersine dönseydi ya da iyi bir mühendis veya avukat olarak kendimizi olayların tam göbeğinde bulsaydık nasıl bir reaksiyon gösterirdik? Hayatta kalma ihtimalimiz yüzde kaç olurdu? Gelin bu soruların cevabını seriyi farklı bir boyuta taşıyan Alien: Isolation’da hep birlikte arayalım.
Alien: Isolation, serinin önceki oyunlarında olduğu gibi vur kır parçala bu maçı kazan modunda oynanan bir oyun değil. Hayatta kalma öğelerini barındıran bir korku oyunu olduğunu ifade edebiliriz. Uzayda seyahatin artık normal olarak karşılandığı ve yaşanılabilir gezegenlerin keşfedilerek kolonilerin kurulduğu bir zaman zarfında geçen bu oyunda Amanda Ripley adında oldukça yetenekli bir mühendis kızımızın kontrolünü elimize alıyoruz. 15 yıl önce Nostromo adındaki bir uzay gemisi vasıtasıyla yapılan bir keşif sonucunda Amanda’nın annesi ortalıktan kayboluyor ve bir ses kaydından başka ardında hiçbir iz bırakmıyor. Tüm mürettabatın yaşamını yitirdiğini ve geride kalan son kişinin de kendisi olduğunu anlatıyor. Yıllar geçiyor ve küçük kızımız kocaman adam oluyor, mühendislik alanında kendisinden söz ettirecek bir tip haline geliyor. Öyle ki iş ayağına geliyor, kariyer sitelerine özgeçmiş bırakmasına gerek kalmıyor bile. Gün geliyor böyle yetenekli bir mühendisten faydalanabilmek adına önüne güzel bir iş fırsatı sunulur. Annesi Ellen Ripley’in de yer aldığı Nostromo adlı uzay gemisinin kara kutusu bulunmuştur ve bu kutu da Sevastopol adlı bir istasyonda tutulmaktadır. Amanda; annesinin ve mürettebatın başına neler geldiğini, orada neler döndüğünü öğrenmek istediğinden bu kutu onun için büyük bir önem arz eder ve bundan dolayı kızımız işi kabul etmekten çekinmez. Sevastopol adındaki istasyona doğru yol alırlar, başlarına ne tür bir bela geleceğini bilmeden… Bir kaza sonucu arkadaşlarıyla bağlantı kopukluğu yaşayan Amanda bu sorunu gidermek için uğraşırken istasyonda ters giden bir şeyler olduğunu anlayacak ve hayatta kalmak onun için öncelikli görev haline gelecektir. Bu macerada Amanda’ya yardımcı olmak mı istiyorsunuz? O zaman kemerlerinizi sıkıca bağlamanızı öneririm çünkü korku dolu bir yolculuğun kapısını aralamak üzeresiniz.
Oyunda sessiz bir şekilde işlerimizi halletmek ve yakalanmamak çok önemli. İnsanların paranoyak davrandığı, sentetik androidlerin kafayı yediği ve derinlerden gelen bir yaratığın ortalığı kasıp kavurduğu bir yerden söz ediyorum. En ufak bir vurdumduymazlık başınızı belaya sokabilir ve sizin sonunuzu getirecek bir hamleye sebep olabilir. Bunların başımıza gelmesini istemiyorsak, bir mühendis kafasıyla düşünmeli adımlarımızı atarken etrafımızda olan biteni iyi takip etmeliyiz. İşte Alien: Isolation bırada saklanılacak dolaplardan tutun da sedyelerin altına girmeye kadar bize pek çok fırsat tanıyor. Yaratıkla karşılaştınız, saklanacak delik arıyorsunuz ve buldunuz diyelim. Hemen o kadar sevinmeyin derim. Neden mi? Çünkü iyi seviyede gördüğüm yapay zeka burada devreye giriyor ve yaratık yakınlardayken sizin dolaba şöyle bir göz atmayı da ihmal etmiyor. En sevdiğim yanlarından birisi de dolabın içinde dahi size hareket yetisi verilmesi. Yaratığın saklandığınız dolaba şöyle bir göz atması durumunda kendinizi geriye çekebilir ve sağa ya da sola yaslanıp nefesinizi tutarak yaratığın görüş alanından çıkabilirsiniz.
Alien: Isolation’da mühendis kızımız Amanda, boşa okumuş biri değil. Okuduğu bölümün hakkını veriyor ve bulduğu şemalarla çeşitli nesneler üreterek, kendisine düşman olan herhangi bir şeyi uzak tutabiliyor. Gürültücüden tutun da kör bombasına kadar pek çok şeyi çalışır hale getirebiliyor. Gürültücü ile düşmanlarınızın dikkatini bir başka yöne çekebilir, kör bombası ile birkaç saniyeliğine onların görüş alanını sıfıra indirerek topuklayabilirsiniz. Bunları sadece fırlatmıyor aynı zamanda stratejik önem taşıyan bir yere de konuşlandırabiliyorsunuz. Diyelim ki sis bombasını düşmanın geçeceği bir noktaya yerleştirdiniz. Üzerine bastığı anda sis bulutunun içerisinde kendisini bulabilir ve sizlere kaçmanız için bir şans tanıyabilir. Bu bağlamda gerçek bir mühendis gibi düşünmek ve buna göre hareket etmek çok iyi hissettiriyor diyebilirim.
Oyunda altıpatlardan tutun da alev silahına kadar pek çok silah mevcut. İsterseniz oyunu kimseyi öldürmeden noktalayabilir, isterseniz androidine varıncaya kadar hepsinin tek tek işini bitirebilirsiniz. Nasıl bir taktik belirleyeceğiniz size kalmış. Ama tedbiri elden bırakmamakta fayda var, sonuçta bu kızın bir mühendis olduğunu unutmamak gerek. Aksi takdirde rambo gibi davranırsanız alev silahını hunharca yaratığın üzerine kullandığınızda aniden yakıtı bitebilir ve kendinizi bir anda düşmanın yeni fırçalanmış bembeyaz dişlerine merhaba derken bulabilirsiniz.
Biraz da grafiklerden bahsetmek istiyorum. Görseller konusunda gayet iyi iş çıkaran yapımcılar, bizleri karanlık atmosferin içerisine sokmayı gayet iyi biliyorlar diyebilirim. Seslendirme konusuna gelirsek, muhteşem bir iş başarmışlar. Böyle bir oyunda hikaye, olay örgüsü, grafikler evet çok önemlidir ama bir insanı diken üstünde tutmak için seslendirme ve ses bakımından ortalamanın üzerine çıkmanız gerekir. Amanda’nın bir sıkıntı yaşaması neticesinde o inişli çıkışlı tırsak sesi ve gerilimi arttıran enfes müzikler oyunu olduğu güzel yere getiren etkenler olmuş.
Alien: Isolation yapay zeka bakımından da oldukça iyi bir yere sahip. Yaratığın cam sesinden etkilenmesi, sentetik androidlerin sadece gezmemesi şöyle bir dolaplara da göz atabilmesi, paranoyaya tutulmuş insanların en ufak bir şeyde huylanması bizden tam olamasa da iyi bir puan almasına neden oluyor. İyonlu torç gibi yüksek ses çıkaran bir aletin kullanıldığında kimsenin onun sesine aldırış dahi etmemesi, bize yapay zekanın burada torpil geçtiğini gösteriyor ve bizlerden eksi puan almasına sebep oluyor.
Alien: Isolation’da oyuncu oyuna doyuyor diyebilirim. Verilen görevleri yaptığınızda oyunun biteceğini düşünüyorsunuz ama yapılacak işlerin ardı arkası kesilmiyor ve hayatta kalmaya devam ediyorsunuz. Ortalama 20 saatlik bir oyun süresine sahip olan bu yapımda, keşfetmeyi seven ve başarımları son raddesine kadar kazanmak isteyen biri için bu sayı kat kat artabiliyor.
Oyunda gözüme çarpan bazı eksiklikler daha var. Amanda gibi başarılı bir mühendis kızın her işi başarıp zıplama gibi bir hareket mekaniğinden yoksun bırakılması, oyun sırasında havada asılı duran silahların komik bir görüntü oluşturması böylesine güzel bir oyuna hiç yakışmamış. Yine de Alien: Colonial Marines gibi bir saçmalıktan sonra bir mühendis olarak kendi götümüzü kollamak oldukça farklı ve güzel bir deneyim oldu benim için. Amanda’nın korku dolu hikayesinde onun yanında yer almak ve sıradan bir insanın gözünden olanlara tanıklık etmek istiyorsanız sizleri Sevastopol adındaki cehenneme davet ediyorum. Giriş tamamen ücretsizdir.
Giriş yapmak için Steam üzerinden oyunu satın alabilirsiniz.
Alien: Isolation tüm platformlarda oynanabilmektedir.
